23 Mayıs – 09 Haziran 2013
Kamer Batıoğlu
Bonart Sanat Galerisi
Açılış : 23 Mayıs 2013 Perşembe Saat: 18.30 – 20.00
Bonart Sanat Galerisi; ressam Kamer Batıoğlu’nun Genel Ev’ren Kadınları sergisinden “Haydi Spor’a” başlıklı resim sergisine 23 Mayıs-09 Haziran 2013 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor.
Geçmişten bugüne, günümüz Kibeleleri…
Doğal ortamlarında, doğal yaşamları içinde izlediğimiz Kibeleler, yaşamımızda sağlığın önemini vurgulamak için spora başladılar.
Görüntüleri nedeniyle spor yapmaya müsait olmadıkları ön yargısıyla yaşamlarını sürdüren bu kadınlara istedikleri her sporu yapabilecekleri anlatılıyor. Belki bir profesyonel gibi değil ama kendilerince yapabilecekleri kadar…
Ressam Kamer Batıoğlu yaptığı çalışmalarını şöyle ifade ediyor:
“Toplumun değil, en başta kadınların kendi önyargılarını kırmaları gerektiğini, bizi tutsak eden zincirlerin her konuda olduğu gibi aslında beynimizde oluştuğunu ve bu zincirleri yalnız ve yalnız kendimizin kırabileceğini hatırlatmaya çalışıyorum.
Bedenimizin şekli ne olursa olsun, onu korumalı, iyi bakmalı ve çok sevmeliyiz.
Bizlere dayatılan, estetik olduğu zorla kabul ettirilen tek tip beden olmak yerine, kendi bedenimize sahip çıkmalı ve sağlığımızı korumalıyız.”
Bu yüzden ressam Kamer Batıoğlu, “Haydi Spor’a” diyerek Genel Ev’ren Kadınları’na farklı bir bakış açısı getiriyor.
www.PiyasaPr.com | Sedat Kumova | 2013
İletişim : Kamer Batıoğlu | Gsm: 0539 763 93 42
Galeri Adres : Ahmet Fetgari Sokak No: 20 Daire: 2 Teşvikiye – Şişli – İstanbul
Galeri Tel : 90 (212) 241 26 20
Web : www.galeribonart.com
KAMER BATIOĞLU | Özgeçmiş | 2013
Paris, Galsenkirchen, Duisburg, Witten, Siegen, Neunkirchen, Viyana, Newyork, Bükreş, Priznen, Homorodszentmarton, Sharm el shiekh, Ternitz’de sergiler açtı. Sırbistan, Macaristan, Romanya, Kosova, Mısır’da uluslar arası sempozyumlara katıldı.
Edirne Çağdaş Resim ve Heykel Müzesi`nde tablosu bulunan ve UPSD üyesi olan Batıoğlu, çalışmalarını 2001 yılında açmış olduğu AY-ART Resim Atölyesi’nde sürdürmektedir.
2005-2007 yılları arasında özel bir üniversitenin MBA programında 2,5 yıl süreyle Creativity dersleri verdi.
2007 yılında; Türkiye´de yayınlanan “Who is Who” ansiklopedisinde biyografisiyle yer aldı. ‘Küresel Isınma’ adlı tablosu Çevre ve Orman Bakanlığı´ndan ödül aldı. Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından ‘Sanatta Başarı Ödülü’ verildi.
2008 Temmuz ayında Avusturya´da sanat tarihi ve estetik konulu seminerlere katıldı. Atölye çalışması yaptı. Yaptığı tablolar Avusturya genelinde düzenlenen ´Eyalet Sergisi´nde ( NÖ Tage der offenen Ateliers 2008) sergilendi.
2008-2009 yılları arasında Black White dergisinin sanat danışmanlığını yaptı.
2009 Bakraç Sanat Galeri’sinin 30.yılı nedeniyle düzenlediği resim yarışmasında 1. oldu.
2010 Evin Sanat Galerisi ‘Nuri İyem Resim Yarışması’nda sergilendi.
2011 Moskova’da düzenlenen uluslar arası resim olimpiyatlarında ‘grand prix’ ödülü kazandı.
İletişim : Kamer Batıoğlu
E –mail : kbatioglu@gmail.com
Gsm : 0539 763 93 42
KAMER
BATIOĞLU’NUN RESİMLERİNDEKİ KADIN BEDENLERİNİN TARİH ÖNCESİ ÇAĞLARDAKİ ÇIKIŞ NOKTALARI
BATIOĞLU’NUN RESİMLERİNDEKİ KADIN BEDENLERİNİN TARİH ÖNCESİ ÇAĞLARDAKİ ÇIKIŞ NOKTALARI
Ana tanrıça
karakteri görüntüsünde, doğurganlığıyla bereketin simgesi olan kadın, tarih
öncesinden ilkçağa kadar gizemli bir saygı görmüştür.
karakteri görüntüsünde, doğurganlığıyla bereketin simgesi olan kadın, tarih
öncesinden ilkçağa kadar gizemli bir saygı görmüştür.
Günümüzden 25.000
yıl öncesine tarihlenen “Willendorf Venüsü”, bu anlayışın sanatsal yaratım
anlamında ilk somut örneği durumundadır. Ayrıca insanın toprağı ekip biçmeye
başladığı, tarımın yaygınlaştığı Neolitik Çağ’ın, Anadolu’daki en önemli merkezlerinden biri
olan Konya Çumra yakınlarındaki Çatalhöyük’ de bulunan, pişmiş topraktan
yapılmış, kutsal tahtında oturan “Ana
Tanrıça” heykeli de, yüzündeki detayların işlenmeyişi ve kadınsı uzuvların
bereket simgesi olarak abartılı bir biçimde şekillendirilmesiyle, bu simgesel
anlamlandırmalar doğrultusunda kadına bakışın çarpıcı örneklerinden
biridir.
yıl öncesine tarihlenen “Willendorf Venüsü”, bu anlayışın sanatsal yaratım
anlamında ilk somut örneği durumundadır. Ayrıca insanın toprağı ekip biçmeye
başladığı, tarımın yaygınlaştığı Neolitik Çağ’ın, Anadolu’daki en önemli merkezlerinden biri
olan Konya Çumra yakınlarındaki Çatalhöyük’ de bulunan, pişmiş topraktan
yapılmış, kutsal tahtında oturan “Ana
Tanrıça” heykeli de, yüzündeki detayların işlenmeyişi ve kadınsı uzuvların
bereket simgesi olarak abartılı bir biçimde şekillendirilmesiyle, bu simgesel
anlamlandırmalar doğrultusunda kadına bakışın çarpıcı örneklerinden
biridir.
Ana tanrıça karakteri, Geç Hititlerde
“Kubaba”ya, Friglerde bereket tanrıçası “Kibele”ye, sonrasında da, Grek (Yunan)
mitolojisinde “Artemis”e dönüşmüştür.
“Kubaba”ya, Friglerde bereket tanrıçası “Kibele”ye, sonrasında da, Grek (Yunan)
mitolojisinde “Artemis”e dönüşmüştür.
Kamer Batıoğlu, resimlerinde kadının sahip
olduğu potansiyel değerlere, geçmişten gelen bu bakış açısının ışığıyla
yaklaşan ve bu anlayış çerçevesinde, günümüzde kadın kavramını sorgulayan bir
ressam.
olduğu potansiyel değerlere, geçmişten gelen bu bakış açısının ışığıyla
yaklaşan ve bu anlayış çerçevesinde, günümüzde kadın kavramını sorgulayan bir
ressam.
O’nun son dönem
resimlerinde, boyutlarıyla tuval alanına egemen kadın bedenlerini görmekteyiz.
Bu bedenler, temellerini geçmişin ışığında bulur. Biçimlendirme anlayışı ve
renkle kurulan bu bağlar, kadının sahip olduğu potansiyel üzerine
düşündürmektedir. Bu büyük boyutlu figür soyutlamaları, tarih öncesinin Ana
Tanrıça karakteri üzerinden çıkış yaparak, aslında zamansız olan ve günümüzün
yaşam biçimleri içinde unutulmuş değerlere gönderme yapmaktadır. Bu resimlerde
karşımıza çıkan kadın bedenleri, espirili bir biçimde günümüz hayatı içerisine
yerleştirilmişlerdir. Geçmiş ve günümüz
arasında bir köprü oluşturan bu bedenler,
sonsuzluk izlenimi verecek şekilde soyutlanmış arka planlar önünde, yer
yer lekesel renk uygulamalarıyla ve ışık gölge vurgusuyla tuval üzerinde
rölyefsi bir etki yaratmaktadır.
resimlerinde, boyutlarıyla tuval alanına egemen kadın bedenlerini görmekteyiz.
Bu bedenler, temellerini geçmişin ışığında bulur. Biçimlendirme anlayışı ve
renkle kurulan bu bağlar, kadının sahip olduğu potansiyel üzerine
düşündürmektedir. Bu büyük boyutlu figür soyutlamaları, tarih öncesinin Ana
Tanrıça karakteri üzerinden çıkış yaparak, aslında zamansız olan ve günümüzün
yaşam biçimleri içinde unutulmuş değerlere gönderme yapmaktadır. Bu resimlerde
karşımıza çıkan kadın bedenleri, espirili bir biçimde günümüz hayatı içerisine
yerleştirilmişlerdir. Geçmiş ve günümüz
arasında bir köprü oluşturan bu bedenler,
sonsuzluk izlenimi verecek şekilde soyutlanmış arka planlar önünde, yer
yer lekesel renk uygulamalarıyla ve ışık gölge vurgusuyla tuval üzerinde
rölyefsi bir etki yaratmaktadır.
Kamer Batıoğlu, bu resimlerindeki spor yapan büyük boyutlu
kadın bedenlerini, çıkış noktası yaptığı Ana Tanrıça heykellerindeki
durağanlıktan uzaklaştırarak, günümüz hayatının hareketli yapısına ayak uyduran
bir noktaya ulaştırmaktadır. SERKAN
AZERİ | 2013
kadın bedenlerini, çıkış noktası yaptığı Ana Tanrıça heykellerindeki
durağanlıktan uzaklaştırarak, günümüz hayatının hareketli yapısına ayak uyduran
bir noktaya ulaştırmaktadır. SERKAN
AZERİ | 2013
BİR BEDEN İLLZÜYONU
Roland
Dahl’ın bir öyküsünde (“Deri”) geçer; farklı renkte mürekkepler kullanarak
insan derisi üzerine resim yapan bir sanatçıdan söz edilir bu öyküde. İnsan
teninin tuval yerine kullanıldığı bu resim, bildiğimiz anlamda dövme değildir.
Sanatçısı ( Soutine) ünlü olduğundan, dolayısıyla sırta çizilen resme yüksek
fiyat biçildiği için, onu üzerinde taşıyan adamın derisi yüzülerek satışa
çıkartılacaktır. Nitekim Buenos Aires’te gerçekleştirilir bu eylem. Ünlü yazar
Balzac’da 1831’de kaleme aldığı “Tılsımlı deri”de, üzerine Arap harfleri
kazınmış bir yaban eşeği derisinden söz ediyordu.
Dahl’ın bir öyküsünde (“Deri”) geçer; farklı renkte mürekkepler kullanarak
insan derisi üzerine resim yapan bir sanatçıdan söz edilir bu öyküde. İnsan
teninin tuval yerine kullanıldığı bu resim, bildiğimiz anlamda dövme değildir.
Sanatçısı ( Soutine) ünlü olduğundan, dolayısıyla sırta çizilen resme yüksek
fiyat biçildiği için, onu üzerinde taşıyan adamın derisi yüzülerek satışa
çıkartılacaktır. Nitekim Buenos Aires’te gerçekleştirilir bu eylem. Ünlü yazar
Balzac’da 1831’de kaleme aldığı “Tılsımlı deri”de, üzerine Arap harfleri
kazınmış bir yaban eşeği derisinden söz ediyordu.
Sanat
tarihinin seçkin örnekleri arasında insan bedeni, sıklıkla işlenmiş bir konu
olduğu halde, bu tür bir uygulama örneğine rastlamıyoruz. Botticelli’nin ince
bedenli Afrodit’inden Rubens’in etli-butlu kadınlarına, oradan Cezanne’a,
Lucian Freud ve Botero’ya uzanan çizgi üzerinde kadın bedenlerinin farklı
vizyonlar çerçevesinde deforme edilmiş örnekleriyle karşılaşırız. Ama, teni
süslenmiş ya da resimlenmiş kadın bedeni, belki de toplum yaşamında “çiçek çocukları” geleneğinin bir uzantısı
olsa gerektir. Salt bir algı objesi olarak değil, onu “günah meyvesi”yle Adem’i
yoldan çıkaran bir cinsel zevk objesi olarak da değil, teni, türlü çiçeklerle
ve süs ayrıntılarıyla bezeli insan cinsinin bir simgesi olarak ele alanlar,
yerleşik bir tabuyu yıkmış oluyorlar böylece. Hatta bunu kasıtlı biçimde beden
oranlarını bozarak yerine getirmekle, sanatsal bağlamda çirkinliği de dolaylı
biçimde yüceltmiş olurlar.
tarihinin seçkin örnekleri arasında insan bedeni, sıklıkla işlenmiş bir konu
olduğu halde, bu tür bir uygulama örneğine rastlamıyoruz. Botticelli’nin ince
bedenli Afrodit’inden Rubens’in etli-butlu kadınlarına, oradan Cezanne’a,
Lucian Freud ve Botero’ya uzanan çizgi üzerinde kadın bedenlerinin farklı
vizyonlar çerçevesinde deforme edilmiş örnekleriyle karşılaşırız. Ama, teni
süslenmiş ya da resimlenmiş kadın bedeni, belki de toplum yaşamında “çiçek çocukları” geleneğinin bir uzantısı
olsa gerektir. Salt bir algı objesi olarak değil, onu “günah meyvesi”yle Adem’i
yoldan çıkaran bir cinsel zevk objesi olarak da değil, teni, türlü çiçeklerle
ve süs ayrıntılarıyla bezeli insan cinsinin bir simgesi olarak ele alanlar,
yerleşik bir tabuyu yıkmış oluyorlar böylece. Hatta bunu kasıtlı biçimde beden
oranlarını bozarak yerine getirmekle, sanatsal bağlamda çirkinliği de dolaylı
biçimde yüceltmiş olurlar.
Kamer
Batıoğlu’nun geniş tuval yüzeylerine aktardığı kadın figürleri böyledir. Onun
resimlerinde neredeyse et yığınına dönüşmüş olan kadın figürleri, hareket
yeteneğini yitirmiş olmanın sonucunda güçlükle yer değiştirircesine, hantal bir
beden yapısı sergilerler. Hamamda yıkanan ya da Havva’ya gönderme yapmak
istercesine ağaçtan elma koparan, bir masa etrafında sohbet eden cüsseli ve
sarkık kaslı kadınlar, sanki o derece itici olmasınlar diye, tenleri üzerinde
bezek ayrıntıları taşırlar. Bu bezek, onların doğaya ve yaşama olan şükran
duygularının göstergesi olabilir, ya da kadın varlığı hakkında sıradan
izleyicinin belleğine oturmuş olan klişe cinselliği yıkmaya yönelik bir
amaçsallığı içerebilir. Ne olursa olsun, çıplak kadın figürü, Batıoğlu’nun
resimlerinde alışılagelen klasik izleğin peşinden gitmez; hatta böyle bir yol
izleyenlerin edinilmiş kanılarını sert biçimde eleştiriyor izlenimi yaratır.
Onun resimlerindeki çıplak kadın, işaret etmekte yetindiği kadın figürünün,
sanat yapıtına konu olduğu andan itibaren bir ifade objesi olmanın ötesinde yorumlanması
gerektiğine dikkat çeker. Tenine boydan boya bezek ayrıntıları işlenmiş olan bu
figür, artık cinsel hazzın objesi değil, sanatsal hazzın nesnesidir ve öyle
algılandığı sürece, konuya koşullanma riski de aşılmış olacaktır. Estetik yargılar üzerine Kant’ın öne sürdüğü
görüşü burada anımsamakta yarar var. Ona göre, tasvir objeye değil, sadece
özneye bağlıdır ve zevk duygusu, objenin, düşünmeli bir yargıda rol oynayan
tanıma yetileriyle yarattığı uyumdan başka bir şey ifade etmez.
Batıoğlu’nun geniş tuval yüzeylerine aktardığı kadın figürleri böyledir. Onun
resimlerinde neredeyse et yığınına dönüşmüş olan kadın figürleri, hareket
yeteneğini yitirmiş olmanın sonucunda güçlükle yer değiştirircesine, hantal bir
beden yapısı sergilerler. Hamamda yıkanan ya da Havva’ya gönderme yapmak
istercesine ağaçtan elma koparan, bir masa etrafında sohbet eden cüsseli ve
sarkık kaslı kadınlar, sanki o derece itici olmasınlar diye, tenleri üzerinde
bezek ayrıntıları taşırlar. Bu bezek, onların doğaya ve yaşama olan şükran
duygularının göstergesi olabilir, ya da kadın varlığı hakkında sıradan
izleyicinin belleğine oturmuş olan klişe cinselliği yıkmaya yönelik bir
amaçsallığı içerebilir. Ne olursa olsun, çıplak kadın figürü, Batıoğlu’nun
resimlerinde alışılagelen klasik izleğin peşinden gitmez; hatta böyle bir yol
izleyenlerin edinilmiş kanılarını sert biçimde eleştiriyor izlenimi yaratır.
Onun resimlerindeki çıplak kadın, işaret etmekte yetindiği kadın figürünün,
sanat yapıtına konu olduğu andan itibaren bir ifade objesi olmanın ötesinde yorumlanması
gerektiğine dikkat çeker. Tenine boydan boya bezek ayrıntıları işlenmiş olan bu
figür, artık cinsel hazzın objesi değil, sanatsal hazzın nesnesidir ve öyle
algılandığı sürece, konuya koşullanma riski de aşılmış olacaktır. Estetik yargılar üzerine Kant’ın öne sürdüğü
görüşü burada anımsamakta yarar var. Ona göre, tasvir objeye değil, sadece
özneye bağlıdır ve zevk duygusu, objenin, düşünmeli bir yargıda rol oynayan
tanıma yetileriyle yarattığı uyumdan başka bir şey ifade etmez.
Aristophanes’te
kadın tanrılar, erkeğe hile yaparak onların kendileri hakkındaki kanılarını
tersine çevirmeye çalışıyorlardı. “Şölen”de tanık olduğumuz bu olgu, “hile”nin
türüne farklı açılardan bakma olanağına yol açmış olmaktadır.
kadın tanrılar, erkeğe hile yaparak onların kendileri hakkındaki kanılarını
tersine çevirmeye çalışıyorlardı. “Şölen”de tanık olduğumuz bu olgu, “hile”nin
türüne farklı açılardan bakma olanağına yol açmış olmaktadır.
Kamer
Batıoğlu, kimya mühendisliği mesleğinden geliyor, ancak daha sonra sanata
yönelik çabaları ağır basınca, bu meslekle bağdaşmayan ama resimlerinde
kullandığı karışık teknik bağlamında bir tür “simya” arayışı içine gireceği
farklı bir uğraşa, sanatçılık mesleğine yöneliyor. Avusturya’da sanat tarihi ve
estetik konulu seminerlere katılarak, bugüne kadar on’un üzerinde sergi
gerçekleştirmiş. Bu yıl 30.kuruluş yılı nedeniyle Bakraç Sanat Galerisi’nin
düzenlediği yarışmada başarı ödüllerinden birini kazandı. Yarışma için
başvuruda bulunduğu resmi, o yarışmadaki seçici üyeler gibi benim de dikkatimi
çekmişti.
Batıoğlu, kimya mühendisliği mesleğinden geliyor, ancak daha sonra sanata
yönelik çabaları ağır basınca, bu meslekle bağdaşmayan ama resimlerinde
kullandığı karışık teknik bağlamında bir tür “simya” arayışı içine gireceği
farklı bir uğraşa, sanatçılık mesleğine yöneliyor. Avusturya’da sanat tarihi ve
estetik konulu seminerlere katılarak, bugüne kadar on’un üzerinde sergi
gerçekleştirmiş. Bu yıl 30.kuruluş yılı nedeniyle Bakraç Sanat Galerisi’nin
düzenlediği yarışmada başarı ödüllerinden birini kazandı. Yarışma için
başvuruda bulunduğu resmi, o yarışmadaki seçici üyeler gibi benim de dikkatimi
çekmişti.
Yeni
sergisinin, üstlendiği ciddi işlev doğrultusunda, bundan sonra yapacağı
çalışmaları için daha kapsamlı bir “çıkış” anlamı taşıyacağı kanısındayım. KAYA ÖZSEZGİN | 2009
sergisinin, üstlendiği ciddi işlev doğrultusunda, bundan sonra yapacağı
çalışmaları için daha kapsamlı bir “çıkış” anlamı taşıyacağı kanısındayım. KAYA ÖZSEZGİN | 2009