GÖRÜNÜRÜN ÖTESİNDE // Elif Boyner // 12 Nisan – 28 Nisan 2012

“GÖRÜNÜRÜN ÖTESİNDE”
Elif Boyner
12 Nisan – 28 Nisan 2012
Basın Bülteni

Pilevneli Project, Nişantaşı mekânının açılış projesinde genç sanatçı Elif Boyner’i ağırlıyor. Sanat dünyasının son olarak 2011 senesinde Parlor X tarafından Tophan-i Amire’de gerçekleşen ‘Duygulanım Hali’ sergisinden hatırladığı Boyner’in bu ilk kişisel sergisi, farklı dönemlere ait çalışmalarını bütünlüklü olarak izleme imkanı sunuyor.

Görünürün Ötesinde”, kent hayatının gündelik katmanlarında süregiden üretim ve iletişim mekanizmalarını görsel bir ritim altında sorgulamayı öneriyor. Bu bağlamda bir iletişimsizliği merceğine alan Boyner, bizzat devreye girerek kayıt altına aldığı mikro tanıklıklar üzerinden yeni farkındalık mekânları kurguluyor. Böylelikle modern kent yaşamının bireylere dayattığı yüksek ritme karşın, izleyiciyi kısa bir süreliğine yavaşlatarak eşzamanlı düzenekler aracılığıyla çevresini yeniden keşfetmeye davet ediyor.

Yapıtlarında enstalasyon, video, tasarım ve ses gibi farklı disiplinlerin sunduğu olanakların birlikteliğinden beslenen sanatçı, gündelik hayatın yoğun temposuna rağmen arzulanan iletişimin nasıl kurulabileceği(?) sorusunu, “kendisini ait hissettiği” İstanbul’dan yola çıkarak soruyor.


Parsons The New School for Design’da (New York) tasarım alanında gördüğü lisans eğitiminden 2008 yılında mezun olan Elif Boyner, yüksek lisans derecesini Central Saint Martins College of Art and Design’da (Londra) sanat alanında hazırladığı “I, You, S/he…” başlıklı tez çalışmasıyla 2010 yılında tamamladı. Ocak 2012 tarihinde istanbul’a kesin dönüş yapan sanatçı, atölye çalışmalarına Galata’daki stüdyosunda devam etmektedir.


Mudo’nun katkılarıyla gerçekleştirilen “Görünürün Ötesinde12 Nisan – 28 Nisan tarihleri arasında Pilevneli Project‘te izlenebilir.


Pilevneli Project 

Adres : TEŞVİKİYE CADDESİ TEŞVİKİYE PALAS NO:23 KAT:6 NİŞANTAŞI 34365 / İSTANBUL
Tel : +90 (212) 259 03 94
Faks : +90 (212) 259 03 95

******************** Görünürün Ötesinde Detaylı Bilgi ********************
20. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren kent ve sosyal bilimlere dair tartışmaların içiçe geçmesi, bu iki alanın ürettiği ortak sorunsalların kaçınılmaz olarak farklı disiplinler tarafından da incelenmesinin önünü açtı. 1970’lerde New York’u vuran büyük kriz sonucu birçok binanin işlevini yitirmesi ve yerlerine dikilen yeni yapıların ticaret ve para odaklı konumu, kısa süre içerisinde tüm dünya metropollerinde modern kent ve toplum mühendisliğinin dayandığı noktayı belirleyecekti. En derin etkisini metropol yaşamında gösteren bu yeni sistem, mekânsal deneyimi, zaman odaklı yeni bir gündelik yaşam ritmiyle ters yüz etmek üzere koşullanmıştı.

Görünürün Ötesinde”, modern kent hayatının yol açtığı yabancılaşmaya karşı, birey ve onu kuşatan sistem arasındaki ilişkiyi mikro analizler üzerinden sorunsallaştırıyor. Sanat ve düşünce dünyasında sıkça ele alındığı üzere sistemin karmaşıklığı içinde insanın, kendisinin bile farkına varmadığı şekilde yeniden, yeniden ve yeniden formatlanmasıyla yaratılan kaybolmuşluk hissi, modernizmin temel problematiğidir. Metropol hayatının hıza endekslenen ritmi ve bunun dayandığı hesaplanabilirlik ilkesi, yaşamın “karmaşıklığını” düzenlemek adına geliştirilirken gündelik koşullu akışın dışında süregiden “şeylerin” saf dışı bırakılmasını kolaylaştırır. Elif Boyner’in, kişisel deneyimlerinden yola çıkarak bireyin kentsel labirentte varolma çabasına yönelik arayışları, etrafımızı saran maddi çevrede birçok şeyin görülemez – ve dolayısıyla anlamlandırılamaz – hale gelmesinden ilham alıyor. Sanatçının bu yabancılaş(tır)mayı delmeye yönelik müdahaleleri, çalışmalarına farklı katmanlarda yansıyor. Mekânsallığı yeniden ele alırken görüntüyü konstrüksiyonlar aracılığıyla tamamlayan Boyner, fiziki çevreyi bütünlüklü bir şekilde baştan kurguluyor. Böylelikle gösterge ile gösteren arasındaki verili kodlar üzerinden süregiden kopuşa ayna etkisi yaparak, kişi ile sistem arasındaki ilişkide dış dünyaya karşı kaybolan farkındalığı sorguluyor. Sonucunda modern kent yaşamının bireylere dayattığı yüksek ritme karşın, izleyiciyi kısa bir süreliğine duraksatarak eşzamanlı düzenekler aracılığıyla çevresini yeniden keşfetmeye davet ediyor.

Gündelik hayatı kuşatan imaj ve görüntü bombardımanı, sürekli bununla yaşayan bireyi aynı zamanda tepkisizleştirir. Modern yaşam her şeyi sayılara indirger. Nasıl ki kentsel hayat dinamikleri insanları kendi başlarına hiçbir farklılığı olmayan sayılar olarak görerek onları sadece girdikleri ilişkilerde ortaya koydukları değerlere göre sınıflandırıyorsa, kişi de kendini ister istemez öteki ile arasında rasyonel bir mesafe oluşturur pozisyonda bulur. Fakat birey, tüm bu karşılaşmalar içinde bir yandan yabancı olarak gördüğü ötekine, uzak olduğu kadar da yakındır. Çünkü uzaklık ve/ya yakınlık, kendimiz ve öteki arasında hissettiğimiz ortak özelliklerle ölçülür ki, bu ortak özellikler bizim ötemizde konulmuş genel-geçer kurallar tarafından belirlenen sosyal mesafeye bağımlıdır.Boyner’in işlerinde sorgulanan bir diğer yabancılaşma ise bireyler arasındaki iletişim(sizlik) boyutunda kendini gösteriyor. Guy Debord’un belirttiği üzere, yeni sistemde “izleyici” konumuna indirgenen insanların dış dünyayla ilişkileri, onlara sürekli olarak gösterilen sunumlar üzerinden belirlenir. Bu ilişkiler ağının en belirgin sonucu tamamen yapay olarak üretilmiş görüntüler üzerine kurulu bir gerçeklik algısıdır. Dolayısıyla yabancılaşma, insan ve nesne arasındaki ilişkiyle birlikte toplum ile birey ve bireyler arası ilişkileri de belirler.

Bu paradokstan yola çıkarak iletişimsizliğin nasıl iletişime dönüşebildiği yönünde sunulan ipuçları sergide yer alan işlerin taşıdığı ortak özellik olarak okunabilir. Elif Boyner’in işlerde izleyiciye sunulan yanyanalıklar bir kimlik politikası oluşturmaz. Yanyana gelmek iletişimin ideal koşuludur. Bu tür bir birliktelik kişiyi dışarı doğru açarak iletişim olasılığı sağlar. Dolayısıyla insanların ‘olduğu haliyle’ kalmalarına imkân tanırken, farklılıklar da mevcudiyetini sürdürür. Sanatçı bunu yapıtlarında seyirciyi bazen kalabalıklarla, bazen ise ikiz kardeşiyle karşı karşıya getirerek işlemektedir. Beklenmedik bir kalabalık görüntüsüyle karşılaşılırken içerinden bir çift göz seyircinin üzerine doğru yönelir. Bu tür bir karşılaşmanın yarattığı his paradoksal bir biçimde, bir yandan kalabalık tarafından fark edilmemenin çizdiği sınır, öte yandan bakışın uyandırdığı görülme hissinin bu sınırı yadsımasıdır.

Yapıtlarını “içe dönüklük, iletişimsizlik ve yabancılaşma” zemininde kurgulayan Boyner, gündelik hayatın rutinlerinden ayıkladığı kayıtları, refleksif bir eşzamanlılık içerisinde sunmaktadır.

İletişim: İlhan Ozan
E-mail: ilhan@pilevneli.com
Telefon: 0212 259 0394
www.pilevneliproject.com
Adres: Teşvikiye Cad. Teşvikiye Palas
No: 23 Kat: 6 Nişantaşı / İstanbul



******************** Mekan Hakkında Bilgi ********************

Pilevneli Project, Türk sanat piyasası için kaynak ve katma değer yaratmaya odaklanan Türkiye’de benzeri olmayan yeni bir proje platformudur.

Pilevneli Project, kendisini bir proje mekânı olarak kurgulayarak sanatçılar ile sanat profesyonelleri arasında bir köprü kurmayı hedeflemektedir. Bu doğrultuda, sanat çevreleri tarafından henüz tanınmayan genç sanatçıları başta galeriler olmak üzere farklı sanat kurumları, koleksiyonerler, küratörler ve sanat basını ile tanıştırmak; böylece Türk sanat dünyasına yeni sanatçılar kazandırmak Pilevneli Project’in temel işlevidir. Bir sanat galerisi olmayan Pilevneli Project, galeriler ve diğer sanat kurumları için hizmet veren bir oluşumdur.
Genç sanatçılar Pilevneli Project’te uzman bir ekip ile çalışma fırsatı bularak kariyerlerine hızlı bir başlangıç yapma şansı elde ederler. Çoğu zaman genç bir sanatçının kendisini sanat dünyasında konumlaması ve göstermesi uzun zaman alırken, Pilevneli Project genç sanatçıların kariyerlerinde izleyecekleri yolu bulma sürecinde onlara destek olarak profesyonel sanat hayatlarına doğru bir şekilde hazırlanma imkânı vermektedir.
Bu sayede Türk sanat ortamının önemli aktörlerinden olan galeriler, profesyonel sanat ortamına hazırlanmış genç sanatçıları yeni programları için keşfedebilme şansı elde ederken, koleksiyonerler ise genç bir sanatçıyı ilk projesi ile keşfederek Türk sanat ortamında söz sahibi olabilecek gençleri kariyerlerinin en başından itibaren izleme şansı bulabileceklerdir.
Genç sanatçılarla çalışma süreciyse öncelikli olarak birlikte hazırlanan bir projeyle başlamaktadır. Bu ilk projede sanatçıların potansiyellerinin azami düzeyde ortaya çıkarılmasına yönelik bir yol izlenmektedir. Bunun için projenin hazırlık aşamasında sanatçıların proje sunumlarına dair yönlendirilmelerine ek olarak ürettikleri sanat projeleri üzerine bir de video hazırlanmaktadır. Ayrıca proje kapsamında, proje küratörüyle sanatçı arasında gerçekleşen bir söyleşiye yer verilmektedir.
Pilevneli Project sanat dünyasına sunduğu yeni sanatçılara aynı zamanda sanat danışmanlığı hizmeti de sağlayarak bu sanatçı kaynağını yurtiçindeki ve yurtdışındaki sanat kurumları ve sanat hamileriyle buluşturacaktır. Böylelikle sanatçıların farklı sanat aktörleriyle bağlantıya geçmesini sağlarken aynı zamanda sanat dünyasına bir katma değer sağlama hedefi taşımaktadır.
Pilevneli Project’in bir diğer özelliğiyse, sanatçıların yanı sıra mimari, tasarım ve moda gibi farklı alanlardan gelen projeleri kabul ederek disiplinlerarası bir sistem kurmasıdır. Bu sayede farklı alanlardaki faaliyetlerin birbirleriyle diyalog halinde olmalarına imkân sağlanarak proje bazlı işleyen çok yönlü bir yapı oluşturulması hedeflenmektedir.
Projelerde ağırlıklı olarak yer alan genç sanatçılarla beraber kariyerinde belli bir noktaya ulaşmış sanatçıların da değişik dönemlerine dağılan işlerinin bir arada sunumu gerçekleştirilmektedir. Böylelikle profesyonel sanatçıların deneyimleri genç sanatçıların enerjisiyle bütünleştirilmektedir.
Pilevneli Project’te herhangi bir galeri tarafından temsil edilmeyen sanatçılara proje yapma imkânı verildiği gibi, bir galeri tarafından temsil edilen sanatçılar için de, temsil edildiği galeri ile ortaklaşa proje gerçekleştirebilme imkânı sunulmaktadır.
Pilevneli Project dinamik ve yoğun bir program çizmektedir. Her proje iki hafta süresince sunumda yer alır ve sonrasında bir hafta aranın ardından yeni proje sunumuna geçilir.
Pilevneli Project’in temel misyonu hızlı bir şekilde büyüyen ve gelişen ancak artan talebe rağmen yeni sanatçıların yeteri kadar ortaya çıkma şansı bulamadığı Türk sanat dünyasına, sanat kariyerlerine doğru bir şekilde başlangıç yapma şansı elde eden genç sanatçılar kazandırmaktır.