7 – 30 Mart 2013
Mehmet Dere, Sibel Diker, Süha Şahin, Merve Sendil, Halil Vurucuoğlu, Lara Ogel
Alan İstanbul
Açılış : 7 Mart 2013
Adres: Asmalı Mescit Caddesi No:5 Kat:2 Atlas Apt. – Tünel – İstanbul Turkey
+90 212 252 94 53
Web: www.alanistanbul.com
“Sosyoloji iki basit unsur ile başlar: İnsan davranışı düzenli ve tekrar eden bir örgüye sahiptir ve insanoğlu aslında izole bir yaratık değil, sosyal bir hayvandır.” Ely Chinoy
ALAN İstanbul, 7 Mart 2013 tarihinde açılacak olan “Social Animals” adlı sergiye ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyuyor. Social Animals, kişisel anlatımlardan, kimliklerden ve estetikten beslenen, sosyal sınıflandırmanın ve sosyal sınıfların, kültürün, sosyal mobilitenin, dinin, hukukun, multi kültürelliğin, başkalaştırılmanın, ötekiliğin ve sapkınlığın hem şiirsel hem de içe işleyen şekilde sergilenen, güzel ve gerçek özellikler taşıyan bir projedir.
Sergideki altı sanatçı; Mehmet Dere, Sibel Diker, Süha Şahin, Merve Sendil, Lara Ogel ve Halil Vurucuoğlu sosyoloji ile hem deneyim hem de bilgileri üzerinden çalışmakta. Herbiri varolanı olduğu gibi bırakmak ya da sorgulayıp sorunları tespit etmek arasında müzakere ediyorlar. Örnek olarak: Mehmet Dere kurgusal karakterlerin stratejilerine, politik ve sosyolojik katmanlarına işaret eden anlatımlar üzerinde çalışıyor. Lara Ogel’in kesme eylemine, onları kolajlama ve anlam verme çabalarına olan takıntısı onun için ömür boyu sürecek bir yolculuk içinde kendisini anlatmanın sanatsal bir biçimi olarak oluşmakta ve devam etmekte. Halil Vurucuoğlu’nun eserleri ise çift anlatım üzerinden işliyor. Bu işler, sanatçının kendi oluşturduğu gizlenmiş hikayeler üzerinden beden buluyor. Merve Sendil’in işleri arzuların ve beklentilerin günlük hayat içerisinde nasıl oluştuğu ve nasıl sahnelendiği üzerine yansımalar ve gösterimler içeriyor. Sanatçı, her gün yaşadığımız dünyayı fantastik bir biçimde kurgusal hale çeviriyor.
Sanatçılar kritik gözden geçirmeler ve zihnimizin tekrar düzenlenmesi ile aklımızda varolana meydan okuyabilecek anlatımları ve ideolojileri resmen yayıyorlar bir bakıma.
Küratörlüğü Seçil Alkış tarafından yapılan sergi, 30 Mart 2013 tarihine kadar ALAN İstanbul’da görülebilir.
“Sosyoloji iki basit unsur ile başlar: İnsan davranışı düzenli ve tekrar eden bir örgüye sahiptir ve insanoğlu aslında izole bir yaratık değil, sosyal bir hayvandır.” Ely Chinoy
‘’İşlerim, psikoloji ve sosyoloji arasındaki boşluğu dolduran disiplinler arası bir alan olan Sosyal Psikoloji üzerinden etik ve insani değerler arasındaki diyaloğa odaklanmakta. Sosyoloji üzerindeki devamlı ilgim doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, insan hakları ve bu söz konusu alanların pratikleri, konseptleri, postülaları, tarihsel ve ideolojik bağlamları üzerinde çalışmalar yaptım. Çalışmalarım aslında farklı alanlar arası yakınsamalar sayesinde oluşabilecek bilgi ve bilgiler takasını hedefliyor. Yerleştirmelerimin özünde ise, farklı gösterim metodlarının toplumu sanat çalışmalarıyla ilgilendikleri zaman nasıl etkilediğini değerlendiren, anlayışı genişleten ve belki de bilinirlik düzeyini artıran elementleri de göz önünde bulundurarak, “bir sergi nasıl olmalıdır?” kavramının sınırlarını zorlayan ihtimaller bulunmakta.’’
Sosyal Hayvanlar projesindeki sanatsallık, kişisel anlatımlardan, mesleklerden ve estetikten besleniyor. Sosyal sınıflandırmanın ve sosyal sınıfların, kültürün, sosyal mobilitenin, dinin, sekülerliğin, hukukun, multi kültürelliğin, kimliğin, başkalaştırılmanın, ötekiliğin ve sapkınlığın keşifleri sosyal psikoloji için aslında hem şiirsel hem de içe işleyen, güzel ve gerçek özellikler taşımakta.
Bu, hem gerçekliğin hem de hayal dünyasının birlikte etkin roller üstlendiği, bu bağlamda müstehcen bir şekilde anlatılması gereken bir hikaye aslında. Bu konuda yorum yapmak ise, aslında eleştirinin sergideki anlam üzerinde oynadığı arabuluculuk rolüne bir tepki olarak ortaya çıkıyor belki de. Serginin çerçevelediği ise aslında bir tarafında sosyal bağlılığın eksikliği, diğer tarafında ise bu eksikliğin doğurduğu hissiyatlar ile sınırlandırılmış bir argüman olarak nitelendirilebilir. Sanatçılar varoluş ile bir günlük hayat içerisindeki hiçbir şeylik arasında oluşan ve değerlendirilebilmesi için aslında bir vatandaş olarak çok daha fazla farkındalık gerektiren bir gerilimler fırtınasının tam ortasında kalmış durumda. Bütün bu fikirleri bir araya getirdiğimizde ise, sergi, hayatlarını sorgulanmanın ve denge arayışının uzağında yaşayabilen bir toplumu resmetmekte. İşte bu, sergiyi ziyaret edenleri, akıllarından geçenlerle yüzleştirmeye hazırlayacak olsa gerek.
Sergi mekansallığın ve parapsikolojinin üzerinden, sanatsal uygulamaları ve günlük yer değişmelerin, tehditlerin, baskıların ve kayıpların bir çok farklı açıdan irdelendiği tutarsız stratejileri, belirli sosyal, kültürel ve ekonomik bağlamlar içerisinde de inceliyor. Sergideki sanatçılar, bu politik felce sebep olan kriz söylemiyle alternatif ihtimalleri değerlendirip konumlandırarak, birçok farklı teknik üzerinden çarpışıyor bir bakıma. Kritik gözden geçirmeler ve zihnimizin tekrar düzenlenmesi ile aklımızda var olana meydan okuyabilecek anlatımları ve ideolojileri resmen yayıyorlar bir bakıma.
Sergideki altı sanatçı, Mehmet Dere, Sibel Diker, Süha Şahin, Merve Şendil, Lara Ögel ve Halil Vurucuoğlu sosyoloji ile hem deneyim hem de bilgileri üzerinden çalışmakta. Her biri var olanı olduğu gibi bırakmak ya da sorgulayıp sorunları tespit etmek arasında müzakere ediyorlar. Örnek olarak: Mehmet Dere kurgusal karakterlerin stratejilerine, politik ve sosyolojik katmanlarına işaret eden anlatımlar üzerinde çalışıyor. Lara Ögel’in kesme eylemine, onları kolajlama ve anlam verme çabalarına olan takıntısı onun için ömür boyu sürecek bir yolculuk içinde kendisini anlatmanın sanatsal bir biçimi olarak oluşmakta ve devam etmekte. Halil Vurucuoğlu’nun eserleri ise çift anlatım üzerinden işliyor. Bu işler, sanatçının kendi oluşturduğu gizlenmiş hikayeler üzerinden beden buluyor. Merve Şendil’in işleri arzuların ve beklentilerin günlük hayat içerisinde nasıl oluştuğu ve nasıl sahnelendiği üzerine yansımalar ve gösterimler içeriyor. Sanatçı, her gün yaşadığımız dünyayı fantastik bir biçimde kurgusal hale çeviriyor.
Bu sergi, özünde sanatın hem form, hem metafor olarak, hem objenin hem de fikrin ve hem fizikselliğin hem de soyutsallığın üzerindeki bir çok gözleme çözüm olabilecek bir cevaplar topluluğunun görsel illüstrasyonlar halinde sunulmasını hedefleyen bir çalışma.